Disclaimer: This is a user generated content submitted by a member of the WriteUpCafe Community. The views and writings here reflect that of the author and not of WriteUpCafe. If you have any complaints regarding this post kindly report it to us.

Prostat neden büyür?

Erkeklerde prostat, ergenliğin erken döneminde büyür (2 katına çıkar). 25 yaşından sonra tüm erkeklere prostat, farklı şekillerde olmak üzere büyür. Prostat büyümesinin sebepleri günümüzde halen tam olarak bilinmemekte, erkeklik hormonu (testosteron) ve östrojenin bu büyüme üzerine ciddi bir rolü bulunduğu düşünülmektedir.

Prostat Hastalıkları Tedavisi: https://bit.ly/3iBCxSN

Prostatit tedavisi bursa – https://bit.ly/2ZLQ1nQ

 

Akut ve Kronik Bakteriyel Prostatit Tedavisi

Hem akut hem de kronik bakteriyel prostatit tedavisinde ilk uygulanan temel tedavi yöntemi antibiyotik tedavisidir. Doktor, hasta için uygun olan antibiyotiği belirlemek için tıbbi geçmişi, belirtileri ve yaş gibi faktörleri dikkate alacaktır. Belirtileri kontrol altına almak için aşağıdakileri içeren diğer ilaçlar da kullanılabilmektedir:

* Ağrı, ateş ve iltihabı azaltmak için kullanılan ilaçlar. Bu ilaçlar genellikle aspirin, asetaminofen ve ibuprofen gibi non steroid antiinflamatuar ilaçları içermektedir.

* Kabızlığı önlemek veya ortadan kaldırmak için dışkı yumuşatıcı ilaçlar da reçete edilebilmektedir. (2)

Prostatit belirtilerinin tekrar etmesi durumunda, kronik bakteriyel prostatit için uzun süreli antibiyotik ile tedaviye devam edilmesi gerekebilmektedir. Oluşan enfeksiyonu kontrol altına almak ve tekrarlanan idrar yolu enfeksiyonu gibi üriner sistem enfeksiyonlarını önlemek için bazı hastalar uzun süre düşük dozda antibiyotik tedavisine ihtiyaç duyabilmektedir.

 

 

Disfonksiyonel yüksek basınçlı miksiyon

Çok sayıda araştırıcı prostatit semptomlarıyla birlikte görülen ağrının ve bunu takip eden irritatif ve obstrüktif miksiyon semptomlarının anatomik ya da fizyolojik aşağı üriner sistem obstrüksiyonlarından kaynaklanabileceğini ileri sürmüşlerdir. Bu defekt basit bir mesane boynu problemi olabileceği gibi, detrusor sfinkter dissinerjisinden veya uretra darlığından ya da disfonksiyonel miksiyon örneği gibi daha şüpheli bir durumdan da kaynaklanıyor olabilir.

İntraprostatik kanallara reflü

Özellikle inflamatuvar kategoride olanlar başta olmak üzere, prostatitli erkeklerde prostat içi kanallara idrar reflüsü söz konusudur. Reflü olması için yüksek basınçlı türbülan idrar akımı ile birlikte anatomik değişikliklerin birlikte bulunması gerekmektedir. Ancak bu henüz kesin ispatlanmış değildir.

Mikrobiyolojik etyoloji

Prostat sekresyonları içinde (EPS, VB3, Post-M, ejakulat) uretral idrar (VB1) ve orta idrar (VB2), masaj öncesi idrar (Pre-M)’a göre daha yüksek konsantrasyonda bakteri bulunabilir. Prostat içinde bakteri bulunma durumunun gerçek miktarı tam olarak ortaya konmuş değildir. E. Coli gibi bilinen üropatojen bakteriler ile birlikte olan prostatit olgularında her hangi bir antibiyotiğe alınan yanıtlarda değişikler gösteriyor olması prostatit etyolojisinde bakterinin primer etken olmasını şüpheye düşürmektedir. Ayrıca prostatik inflamasyonun patojen bir bakteri ile birlikte bulunup bulunmadığının bilinmesi de çok önemlidir. Başka bakterilerin varlığının da etken olabileceği unutulmamalıdır.

 

 

Uzun yıllardır yapılan araştırmalara rağmen, BPH’nın etioloji ve pa-togenezi tamamen açıklığa kavuşturulamamış olsa da bu konuda iki önemli faktör saptanmıştır. Bunlardan ilki testosteron ve dolayısıyla ana kaynağı olan testislerdir. İkincisi de ilerleyen yaş faktörüdür. Ergenlik öncesi kastre edilen erkeklerde klinik olarak prostatizm gö-rülmemesi veya oluşmuş belirtilerin kastrasyon sonrası gerilemesi, prostatın gelişmesi ve işlevlerinin devam etmesi için testosteron ile metabolitlerinin gerekli olduğu savını destelemektedir. BPH’nın klinik ve histopatolojik karakteristikleri 50 yaş öncesi erkeklerde çok seyrek görülürken, daha ileri yaşlarda giderek neredeyse tüm erkeklerde saptanması da yaşın bu konudaki etkisini göstermektedir. Yaşın art-masıyla birlikte hastalığın daha belirginleşme olasılığının yükselmesi, aslında yine bir hormon etkisinin yani testosteron-östrojen oranın-daki değişiklerinin olaydan sorumlu olduğunun ipuçları sayılabilir.BPH’nın mikroskopik düzeyde görülme oranı 40’lı yaşlarda % 8 iken, 50’li yaşlarda % 50 ve 80’li yaşlarda ise % 75’e yükselir. Patolo-jik oluşumun aslında 30’lu yaşlardan önce başladığı ve büyüme hızı (doubling time) 3 ile 5. dekad arasında 4.3 yıl gibi bir hızda iken, 70 yaş üstü hastalarda 100 yıla düştüğü bildirilmektedir (1).BPH’nın klinik prevalansına gelince, 6. dekatda %23, 7. dekatda %42, 8. dekatda % 71 ve 9. dekatda ise % 82’dir. 40 yaş altı erkeklerde görülme sıklığı son derece düşüktür.

 

prostatit için şifalı bitkiler

 

Elle muayene kanserin erken teşhisi için önemli

Prostat kanseri, erken evrede yakalandığında tedavi başarısı yüksek kanser türleri arasında yer alır. Prostat kontrolünde total PSA (Prostat Spesifik Antijen) seviyesinin ölçülmesi ve rektal yoldan prostatın muayenesi önemlidir. Bu şekilde prostatın büyüklük ve kıvamı açısından değerlendirilmesi de mümkün olur. Çünkü prostatın sertliği kanser açısından uyarıcı bir bulgu olup bu sertliği tespit etmenin elle muayene dışında bir yolu şuan için yoktur. Bunun yanında hastadan gerekli görüldüğünde idrar tetkiki, kreatinin ve idrar akımının hızının ölçümü, ultrasonografi ve PSA’nın diğer alt tipleri ile ilgili tahliller de istenebilir.

 

 

Yaşamları boyunca erkekler testislerden erkeklik hormonu olarak testosteron hormonunu üretirlerken, vücutlarında az miktarda olsa kadınlık hormonu olan östrojen de bulunmaktadır. Yaşın ilerlemesiyle kandaki aktif testosteron hormon düzeyi azalmaya ve bu düşüşte beraberinde östrojen oranının artmasına neden olmaktadır. Hayvan çalışmaları BPH gelişiminde yaşlanmayla prostat içinde daha etkin oranda gözükmeye başlayan östrojen hormonunun bazı temel hücre gelişimlerini tetiklendiğini göstermektedir.

Diğer bir teori ise testosteron hormonunun aktif hali olan dihidrotestosteron (kısaca DHT) üzerine yoğunlaşmıştır. Bazı araştırmacılar yaşla kandaki testosteron düzeyinin azalmasına rağmen, prostat bezinde DHT düzeylerinin arttığı ve biriktiğini göstermektedir. Bu aktif hormonun artan miktarının ise prostat hücrelerinde gelişimi tetiklediği düşünülmektedir. Bir enzim eksikliği nedeniyle DHT üretimi olmayan erkeklerde BPH gelişiminin de olmaması da bu teoriyi desteklemektedir.

Bazı araştırmacılar ise erken gelişim döneminde ileride BPH gelişimine yol açacak kimyasal ve genetik değişikliklerin oluştuğunu ve yaşın ilerlemesiyle diğer (mesela yukarıda belirtilen hormon faktörleriyle birleşince) faktörlerin tetiklemesiyle yeniden bir gelişim sürecine geçtiğini düşünmektedirler.

 

Login

Welcome to WriteUpCafe Community

Join our community to engage with fellow bloggers and increase the visibility of your blog.
Join WriteUpCafe